PEYGAMBER EFENDİMİZİN HAYATI (HZ. MUHAMMED SAV)
PEYGAMBER EFENDİMİZİN DOĞUMU:
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a Salat ve Selam Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e ve onun Ashabına olsun. Peygamber efendimiz (s.a.v) Miladi 571 yılında 20 Nisan Pazartesi gecesi, sabaha karşı Mekke şehrinde dünyaya gelmiştir. Ahmet b. Hanbel, Müsned’inde İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet eder: “Peygamberimiz, Pazartesi günü doğdu. Pazartesi günü peygamber oldu. Pazartesi günü vefat etti. Mekke’den Medine’ye hicret etmek için Pazartesi günü yola çıktı. Medine’ye Pazartesi günü geldi. Hacer-ül Esved’i Pazartesi günü kaldırdı.” Peygamber efendimizin (s.a.v) annesinin adı Hz. Amine, babasının adı ise Hz. Abdullah’dır. Babası Hz. Abdullah, peygamber efendimiz (s.a.v) dünyaya gelmeden iki ay evvel vefat etmiştir. Peygamber efendimize (s.a.v) Ahmed ve Muhammed isimlerinin verilmesi ise annesi Hz. Amine’nin peygamber efendimize (s.a.v) hamile iken gördüğü bir rüya üzerinedir. Rüyasında Hz. Amine’ye: “Sen insanların en hayırlısına, bu ümmetin efendisine hamilesin! doğunca ona Muhammed, Ahmed isimin tak!” denilmiştir.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SÜT ANNEYE (HZ. HALİME) VERİLMESİ:
Mekke’nin havasının sıcak olması yeni doğan bebeklerin sağlıklı yetişmeleri açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu sebeple ileri gelen aileler çocuklarının sağlıklı büyümeleri için çölde yaşayan süt annelere verirlerdi. Çocuklar genellikle sekiz-on yaşlarına kadar süt annede kalırlardı. Süt annelik yapmak isteyen aralarında Hz. Halime’nin de bulunduğu bir grup kadın Mekke’ye gelmişlerdi. Hz. Halime’den başka bütün kadınlar istedikleri gibi çocuklar bulmuşlardı. Efendimizi (s.a.v) ise yetim olduğundan kimse almak istemiyordu. Hz. Halime istediği gibi bir çocuk bulamadığı için Mekke’den ayrılacağı sırada peygamber efendimizin (s.a.v) dedesi Abdül Muttalib ile karşılaştı ve Abdül Muttalib, Hz. Halime’ye peygamber efendimizden (s.a.v) bahsetti ve onun yetim olduğunu ve diğer kadınların onu emzirmeye yanaşmadığından bahsetti ve kendisinin onu emzirmesini teklif etti. Kocası ile bu durumu değerlendiren Hz. Halime peygamber efendimizi (s.a.v) emzirmeyi kabul etti. Böylelikle peygamber efendimiz (s.a.v) süt anneye verilmiş oldu. Hz. Halime peygamber efendimiz (s.a.v) 6 yaşına geldiğinde onu annesi Hz. Amine’ye teslim etmiştir.
MEDİNE ZİYARETİ VE PEYGAMBER EFENDİMİZİN ÖKSÜZ KALMASI:
Peygamber efendimizin (s.a.v) annesi Hz. Amine hem Medine’de bulunan akrabaları ziyaret etmek hem de kocası Hz. Abdullah‘ın kabrini ziyaret etmek için Medine’ye yola çıktı. Bir süre burada kalan peygamber efendimiz (s.a.v) ve annesi daha sonra Mekke’ye dönmek üzere yola çıktılar. Yolda peygamber efendimizin (s.a.v) annesi Hz. Amine hastalanarak vefat etti. Hz. Amine vefat ettiğinde 30 yaşında idi. Annesi vefat ettiğinde 6 yaşında bulunan peygamber efendimiz (s.a.v) yetimlikten sonra bir de öksüz kalmış oldu.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V) DEDESİ ABDÜL MUTTALİB’İN HİMAYESİNDE:
Annesinin vefatı üzerine öksüz kalan peygamber efendimizi (s.a.v) dedesi Abdül Muttalib himayesine almıştır. Dedesi peygamber efendimizi (s.a.v) gece gündüz yanından ayırmıyordu. Peygamber efendimize (s.a.v) öksüz ve yetimliğin acısını bir nebze de olsa unutturmaya çalışıyordu. Çocuklarından hiç birine göstermediği aşırı ilgi ve şefkati peygamber efendimize gösteriyordu. Abdül Muttalib’in görmüş olduğu rüyalar ve tanık olduğu olaylar torununun ileride büyük bir adam olacağı hakkındaki inancını iyice artırmıştır. Kaynaklardan edindiğimize göre Abdül Muttalib 80 yaşını aşmış iken vefat etmiştir. Peygamber efendimiz (s.a.v) küçük yaşında bir de dedesinin acısını hissettmiştir. Dedesi vefat ettiğinde peygamber efendimiz (s.a.v) 8 yaşında idi. Abdül Muttalib öleceğini anlayınca iki oğluna (Zübeyr ve Ebu Talib) peygamber efendimize (s.a.v) iyi bakmalarını vasiyet etti. Zübeyr ve Ebu Talib aralarında kura çektiler ve kura Ebu Talib’e çıktı. Böylelikle peygamber efendimiz (s.a.v) amcası Ebu Talib‘in himayesine girmiş oldu.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V) AMCASI EBU TALİB’İN HİMAYESİNDE:
Tıpkı dedesi Abdül Muttalib’de olduğu gibi amcası Ebu Talib’de peygamber efendimizi (s.a.v) çok seviyor ve onun iyi yetişmesi için çaba gösteriyordu. Ebu Talib ticaret işleriyle uğraşıyordu. Peygamber efendimizin (s.a.v) on yaşlarında iken kalabalık bir aileye sahip bulunan amcasına yardım etmek için çobanlık yaptığı bilinmektedir. Efendimiz, peygamberliği sırasında bu konuyla ilgili olarak: “Hiçbir peygamber yoktur ki, koyun gütmüş olmasın” buyurmuştur. Ebu Talib ticaret için çıktığı bazı seyahatlerde peygamber efendimizi (s.a.v) de yanında götürmüştür.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V) ‘İN GENÇLİĞİ:
Peygamber efendimiz (s.a.v) çocukluk yıllarını bitirip gençlik yıllarına geldiğinde doğru sözlü, güvenilir, kötülüklerden en çok sakınan, ahlak güzelliği bakımından en seçkin, konuya komşuya karşı insanların en iyi davrananı, sakinlik ve yumuşak huylulukta insanların en ulusu idi. Yüce Allah, her iyiliği, üstün meziyeti peygamber efendimizde (s.a.v) toplamıştı. Bu sebeplerle El-Emin diye anılırdı. Peygamber efendimiz (s.a.v) içki içmez ve putlardan da nefret ederdi.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V) ‘İN HZ. HATİCE İLE EVLENMESİ:
Peygamber efendimizin (s.a.v) ticari ve şahsi hayatındaki doğru ve dürüstlüğü sebebiyle Mekke’de bulunanlar peygamber efendimizle (s.a.v) ticari ortaklık yapmak istiyorlardı. Hz. Hatice genç yaşta iki evlilik yapmış, eşlerinin ikisi de vefat etmiş soylu, güzel ve zengin bir hanımdı. Hz. Hatice, peygamber efendimizi (s.a.v) tanıyor ve dürüstlüğü biliyordu. Hz. Hatice büyük bir kervan hazırlamış ve bu kervanı Şam’a götürmesi için iyi bir ortak arıyordu. Ebu Talib’de durumu peygamber efendimize (s.a.v) anlatarak kervana ortak olmasını sağlamıştır. Peygamber efendimiz (s.a.v) kervanı Busra’ya götürerek malları karlı bir şekilde satmış ve istenilen malları alarak Mekke’ye dönmüştür. Bu karı gören Hz. Hatice peygamber efendimize (s.a.v) vaad ettiği ücretin iki mislini ödemiştir. Bu ticari ortaklıktan kısa bir süre sonra Hz. Hatice peygamber efendimize (s.a.v) evlilik teklifinde bulunmuş ve peygamber efendimiz (s.a.v) bu teklifi kabul etmiştir. Peygamber efendimiz (s.a.v) ve Hz. Hatice validemizin evliliğinden 6 çocuk dünyaya gelmiştir. İkisi erkek, dördü kızdır. İsimleri: Kasım, Zeynep, Rukiye, Fatma, Ümmü Gülsüm, Abdullah‘dır. Daha sonra Mariye (r.a) validemizden İbrahim isminde bir oğlu olmuştur. Fatma (r.a) dan başka, bütün çocukları peygamber efendimizden (s.a.v) önce vefat etmiştir.
İLK VAHİY:
Peygamber efendimiz (s.a.v) kırk yaşındayken 610 yılı Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi sabaha karşı ibadetle meşgul olurken Vahiy Meleği Cebrail (a.s) kendisine gelerek “oku” dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v) “ben okuma bilmem” diye cevap verdi. Cebrail (a.s), peygamber efendimizi (s.a.v) tutup takatı kesilinceye kadar sıktı ve tekrar “oku” dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v) tekrar “ben okuma bilmem” diye cevap verdi. Cebrail (a.s), peygamber efendimizi (s.a.v) tekrar tutup sıktı ve “oku” dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v) “ben okumak bilmem” diye cevap verdi. Cebrail (a.s) tekrar tutup sıktı ve peygamber efendimize (s.a.v) “Oku! Her şeyi yaratan Rabbinin ismiyle ki O, insanı pıhtılaşmış bir kandan yarattı! Oku! ki senin Rabbin kalemle yazı yazmayı öğreten, insana bilmediğini öğreten, bol kerem ve ihsan sahibidir!” (Alak suresi 1-5 ayet) dedi. Peygamber efendimiz (s.a.v) bütün bu olup biten karşısında yüreği titreyerek evine döndü ve başından geçenleri Hz. Hatice validemize anlattı.
İLK ABDEST VE İLK NAMAZ:
Cebrail (a.s) peygamber efendimize (s.a.v) peygamberlik vazifesini tebliğ ettiği Pazartesi gecesi İslam şeriatından ilk önce Abdest almayı öğretti. Daha sonra Cebrail (a.s) ve peygamber efendimiz (s.a.v) birlikte iki rekat namaz kıldılar. Cebrail (a.s) göklere doğru uzaklaşınca peygamber efendimiz (s.a.v) evine döndü ve Hz. Hatice’ye gördüğü gibi abdest aldırıp iki rekat namaz kıldırdı. Peygamber efendimize (s.a.v) ilk uyan ve Müslüman olan Hz. Hatice oldu. Peygamber efendimizin (s.a.v) imam olup kıldırdığı ilk namaz bu oldu.
İLK MÜSLÜMANLAR:
Başta Hz. Hatice olmak üzere Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir, kölelerden Bilal-i Habeşi ve Zeyd b. Harise‘dir.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)’İN PEYGAMBERLİĞİNİ VE İSLAM DİNİNİ AÇIKLAMASI:
Peygamber efendimiz (s.a.v) evvela üç sene boyunca İslam dinini gizlice yaymaya başladı. Daha sonra, Yüce Allah’ın emri ile herkesi aşikare olarak İslam dinine davet etti. Bu durumdan rahatsız olan Mekke’li müşrikler ise İslam dinini söndürmek için Müslüman olan kimselere işkence ve suikast etmeye başladılar. Yine bir gün peygamber efendimize (s.a.v), Ebu Cehil ve birkaç arkadaşı gelerek türlü işkence yaptılar. Bu durumu haber alan ve çok sinirlenen peygamber efendimizin (s.a.v) amcası Hz. Hamza Ebu Cehil’i bularak elindeki yayını şiddetle Ebu Cehil’in kafasına vurdu, başını yardı ve Ebu Cehil’e “Sen misin ona sövüp sayan? İşte ben de yeğenimin dinindeyim! Onun söylediğini ben de söylüyorum!” dedi. Ebu Cehil’e yardım etmek üzere ayağa kalkan Mahzum oğullarından bazıları Hz. Hamza’ya “Biz seni dininden dönmüş görüyoruz!” dediler. Hz. Hamza’da “Dönersem ne var? Muhammed (s.a.v)’in dininin gerçek olduğu bence belli olmuştur. Onun Resulullah olduğuna ben şehadet ediyorum. Söyledikleri de hak ve gerçektir. Ben, vallahi ondan ayrılmam. Eğer sözünüzde sadıksanız gelin bana engel olun bakayım?” dedi. Hz. Hamza’nın Müslüman olmasından sonra Kureyş müşrikleri, peygamber efendimize (s.a.v) yapmakta oldukları bazı işkenceleri bırakmak zorunda kaldılar.
Mekke’de, İslamiyet’in yayılması üzerine Kureyş’in ileri gelenleri peygamber efendimize (s.a.v) seninle konuşmak istiyoruz diye haber gönderdiler ve peygamber efendimizi (s.a.v) yanlarına çağırdılar:
“Ya Muhammed! Biz, seni konuşalım diye çağırttık! Araplar içinde senin kavminin arasına soktuğun tefrika gibi kavmine tefrika sokan bir adam daha görmedik! Sen, baba ve atalarımızın, tanrılarına dil uzattın! Dinlerini kınadın. Hükümdar olmak istiyorsan, seni kendimize hükümdar yapalım. Eğer bununla aramızda şeref kazanmak istiyorsan seni kendimize büyük ve ulu tanıyalım! Şayet bu sana gelen büyü, evham gibi bir hastalıksa hekim getirelim sen iyi oluncaya kadar varımızı yoğumuzu harcayalım!” dediler. Peygamber efendimiz (s.a.v) onlara:
“Sizin söylediğiniz şeylerin, hiç birisi ben de yoktur. Ben, size mallarınızı istemek, içinizde şeref ve şan kazanmak, üzerinize hükümdar olmak için gelmedim. Fakat, Allah, beni size Peygamber olarak gönderdi. Bana bir kitap indirdi. İyiliklerinizden dolayı Cennetle müjdeleyici, kötülüklerinizden dolayı da azapla korkutucu olmamı Yüce Allah, bana emretti. Ben de Yüce Rabbimin bana vahiy ettiklerini size tebliğ ettim, size öğüt verdim. Size getirip tebliğ ettiğim şeyi alır, kabul ederseniz o, dünyada ve ahirette nasip ve azığınız olur. Onu, iter, atarsanız; Yüce Allah, aramızda hükmünü verinceye kadar bana, sabretmek, katlanmak düşer!” dedi.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)’İN MEKKE’DEN MEDİNE’YE HİCRETİ VE VEFATI:
Peygamber efendimiz (s.a.v) elli üç yaşında iken, Yüce Allah’ın emri ile Mekke’den Medine’ye hicret etmiştir. Medineliler de Müslüman olmuşlardır. Peygamber efendimiz (s.a.v) Medine’de on sene yaşamıştır. Hiç kimsenin tahammül edemeyeceği eziyetlere katlanarak, İslam dinini yaymak için durmadan çalışmıştır. Dinsizlerle bir çok savaşlar yapmıştır. Yirmi bir savaşa bizzat kendisi katılmıştır ve yaralanmıştır. Durmadan çalışarak putperestliği ve bütün kötülükleri ortadan kaldırmıştır. Altmış üç yaşında iken Mevla’sına kavuşmuştur. Yüce Allah, cümlemizi peygamber efendimizin (s.a.v) şefaatına mazhar eylesin. (Amin)
Hatemül’l-Enbiya PEYGAMBERİMİZİN HAYATI, Ahmet Osmanoğlu’nun İSLAM İLMİHALİ ve Ömer Menekşe’nin RAHMET PEYGAMBERİ HZ. MUHAMMMED SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM kitaplarından yararlanılmıştır. Allah onlardan razı olsun. (Amin)